14 Aralık 2010 Salı

anneyi bekleyiş

Ankara'dan hergün rüzgar eserdi
annesinin kokusunu getirirdi
ağlardı Zeliş köylü dinlerdi
bu ağıtlar dillere destandı.
çok özler hasretine kimse tahammül edemezdi
her cuma umutsuzca beklerdi
beklemekten nefreti işte öğrenmişti
bilirdi henüz beklenen cuma gelmemişti
ama alamazdı kendini,söz dinlemezdi kalbi..
çünkü annesi tatilde gelecekti,
boşa beklediğini bilirdi
ne okullar kapandı ne de geldi tatilin herhangi biri..
aylar geçti günler sayıldı bir bir
bir cumadan bir cumaya yollara gözler dikildi
ne bahçede iş yapardı beklerken Zeliş
nede pınara suya giderdi
inzivaya çekilirdi bunu tüm köylü bilirdi
mekanı balkonla caminin yanı idi
bir balkona çıkardı ip ince ufuktaki yolu izlerdi.
ışıl ışıl gözleriyle bir araba seçer
göğsüne sığmayan çarpan kalbiyle
merdivenlerden uçarak inerdi
sonraki durağı caminin yanı idi
etrafında dönerdi arabanın
dön dön sanki kabeydi
elleri boş tekrar balkona koşardı git gel
aynı nakarat yine yola dikerdi gözlerini
bir cumaydı aynı serde aynı bekleyiş
vakit akşam vaktiydi cemaat camideydi
cemaatten Mehmet amca verdi müjdeyi
"Zeliş kız annen geliyor bak" dedi.
zeliş baktı ki elinde iki valiz
valizlerden tutan kız kardeşiydi
önde babası kasketli..
lakin bekleme noktasına çok uzak idi
koştu koştu attı kollarını boynuna
bir de ne görsün annesi sandığı kişi
komşuları Rahime teyzeydi
ellerinde iki su helkesi,
helkelerden tutan oğlu Hüseyin'di
önde kasketli cemaatten Yakup amca
akşamın alaca karanlığında seçememişti.
en azından annesine sarılır gibi
sarılıvermişti..
kolları Rahime teyzenin boynundan indirken yaşadığı
utanç o biçimdi
Rahime teyzenin "bende senin bir annenim" tesellisi
gözyaşları içinde gelmişti..
ama Zeliş kesen,delen,bıçaklayan bir hayal kırıklığının
o an utanç verici halindeydi.
Mehmet amca neden neden yalan söylemişti,
inzivadayken kimse ses etmezdi
neden bu koca adam kandırmıştı Zeliş'i
artık Zeliş bedduayı da öğrenecekti
ve annesini beklemenin acı dolu hatırası
tüm beynini kemirecekti
sabaha kadar Mehmet amca neden? diyecekti
o gün annesi gelmedi,
sabaha kadar Zeliş'i bekletecekti.
çünkü evladı sadece o değildi
kardeşlerinin karnesi verilmemişti.
hep böyle geçti gitti yıllar,
tam 5 yıl ne beklemekten vazgeçti
nede taş kalpler Zeliş'in bu hasretine
bir çare bulabildi..
Zeliş küçücükken hem hasreti öğrendi
hem de büyüklerin küçüklüğünü
inancı,güvensizliği,aldatılmayı
temeli atılmıştı yaşadı tüm kötülükleri
herkes rahat yattığı yerde şimdi
hiç bir zaman hayır dua etmeyi kabullenemedi

1 yorum:

  1. zeliş'in hayatı böyle devam edemez! ağlamayı değil gülmeyi, hasreti değil kavuşmayı, umutsuzluğu değil umut etmeyi, nefreti değil sevmeyi, inzivayı değil dolu dolu yaşamayı, utancı değil kıvancı, güvensizliği değil güvenmeyi, aldatılmayı değil dürüstlüğü öğrenmeyeck mi?

    YanıtlaSil